Hoşgeldiniz! Kontrol panelinize erişmek için;
GİRİŞ YAPIN veya ÜYE OLUN

Bugün
21.12.2024 20:02:50

Yazılar Arşivinde Arayın:

Ziyaretçilerimize duyrulur / Artık sizde yazılarınızı yorumlarınızı yayınlayabileceksiniz, sitemize ücretsiz üye olarak sizlerde yazılarınızı paylaşabilirsiniz göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz |

Kelebek |

ERMENİSTAN VE ERMENİLER

Ülkeler vardır,isimlerini üzerinde yaşayan milletlerden almışlardır. Bunun yanında öyle ülkeler vardır ki coğrafya ve bu coğrafyanın tarihsel birikimi nedeniyle,üzerinde yaşayan milletlerin asıl isimleri unutulmuş ve bulundukları coğrafyanın ismiyle anılmaya başlamışlardır.

Türkiye,Almanya,Fransa üzerinde yaşayan halktan ismini almıştır;Amerika ise millet olarak ismini bırakarak bulunduğu coğrafyanın ismini almıştır.

Ermenistan’da bir coğrafi bölge ismidir. Ermeniler ise kendilerine “Hayk” ülkelerineyse”Hayastan”ismini vermişlerdir. Buna rağmen ermeni ismini nereden aldıklarıysa bilinmemektedir. Bu konuyla ilgili pek çok görüş ileri sürülmüş pek çok kitap yazılmıştır. Lauise Nalbandian kitabında şunları söylemiştir “Urartu Krallığı sadece kuvvetli bir askeri devlet değil büyük ölçüde gelişmiş bir medeniyettir. Halkı,Ari olmayan ,halen deşifre edilmiş bir dil kullanılıyordu. Kaldi isimli tek bir tanrıya inanıyorlardı...” “...İ.Ö.VIII ve VII.  ci asırda başka bir millet Urartu’yu işgal ve fethetti. Herodot’a göre ,Urartu’ya son veren millet, Ermeniler diye tanınan, Frikya Kolonicileriydi .Zaman geçtikçe Ermeni-Frikyalı kabileler kendi Hind-Avrupa dillerini Urartulara empoze ettiler ve bu iki milletin birleşimi Ermeni milletinin ortaya çıkmasını intaç etti.” Nalbantyan bu fikriyle Ermenilerin ,bölgeye gelen Frikyalı kabilelerle orada yaşayan halkın birleşmesiyle oluştuğunu savunmaktadır fakat bu geçerli bir görüş değildir. Bu konuda daha bir çok düşünce ileri sürülmüştür. Jacques de Morgan,Khoren’li Moise,Gatteyrias ve Herodot2un kitabında da bir çok görüş vardır. Fakat bunların bir çoğu efsane olarak kalmıştır. Birçok tarihçi Darius tazıtlarına ve Heredot2un kitabına dayanarak, Ermenilerin İ.Ö. 5152de Ermenistan’a gelmiş olduklarını kabul ederler.

Ermeni olarak isimlendirilen topluluğun yaşadığı coğrafya , üç büyük kıtanın bağlantısı konumunda olan Ortadoğu’dur. Bölge sahip olduğu kaynaklar ve stratejik konumu itibari ile bir çok ulusa ev sahipliği yapmıştır. Bu topraklara sahip olmak uğruna çok kan dökülmüş bir çok entrikaya sahne olmuştur. Bölge bir kültür beşiği konumundadır. Ermeniler bu bölgeye batıdan gelmişlerdir geliş tarihleri tam olarak bilinmemekle birlikte İ.Ö. VI. cı asır olarak tahmin edilmektedir. Ermeniler Ortadoğu’nun kuzeyinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kafkaslarda ve İran’ın kuzeyinde yaşamaktadır. Bulundukları coğrafya toplumsal ortaklığı oluşturulacak bir yaşam alanına sahip değildir. Bölgenin önemli bir yer olması ve birçok farklı kültürü barındırması yoğun çatışma ve savaşların yaşanmasına neden olmuştur. Bu durum Ermenileri tarih içinde farklı devletlerin boyunduruğunda yaşamaya mecbur bırakmıştır. Coğrafi keşiflerle dünya merkezleri değişse de sömürgeciliğe geçilmesi Ermenileri bölgesel güçlerin yanında dünya güçleriyle de karşı karşıya getirmiştir. İran-Karadeniz-Kafkasya-İstanbul ticaret ağında önemli ticaret ağırlığı olan Ermeni tacirlerin konumundan yararlanma arzuları devam etmiştir.

 

ERMENİLERİN BİLİNEN EN ESKİ TARİHİ

“M.S.53-429 arasında Partlar (İran’da) ile akraba yeni bir Ermeni hanedanı mevcuttur. Arsakid adı verilen bu sülale feodal merkezi olmayan bir devlet kurmuştur.M.S.301 tarihinde bu devlet Hıristiyanlığı kabul eder. Ermeniler bu olayı bol bol vurgularlar. yeryüzünde Hıristiyanlığı ilk kabul eden devlet ve kavim olduklarını belirterek, Hıristiyan  aleminin beğenisini kazanırlar. Roma İmparatorluğu’nda  Hıristiyanlık resmi din olarak 313’de Konstantin tarafından ilan olmuştur. İlk Ermeni papazıda Gregor’dur ,bu bakımdan Ermeni kilisesi mensuplarına Gregorian denir. Bağımsız bir kilisedir,merkezi Revan yakınlarında Eçmiazin’dir.1Aziz Gregor’un, Ermeni Kralı III. Tiridates’i vaftiz etmesinden sonra ,tarihte Hıristiyanlığı top yekün kabul eden ilk millet Ermenilerdir. Milattan sonra 430 yılında ortadan kalkan Ermeni Krallığının toprakları Bizans ile Pers İmparatorları arasında paylaşılmış,Türkler Anadolu’ya geldiklerindeyse ilk karşılaştıkları kavimlerden biri Ermeniler olmuştur.

İ.Ö. 331 Eylülüne kadar İran’ın elinde olan Ermenistan bölgesi bu tarihten itibaren Makedonya İmparatorluğuna girmiştir.İ.Ö.66 yılında Arsasidler Ermenistana hakim olmuşlardır.224 yılına gelindiğinde Arsasid hanedanlığının sona ererek yerini Sasanilere bıraktığını görüyoruz. Bu dönemde İran’da Arsasidleri  iktidara gelebilmek için çabaları vardır .Bu çabalar sonunda Ermenistan’ın Roma hakimiyetinde ama aynı zamanda Arsasidlerin idaresinde kalması kararlaştırılmıştır. Buradan da Ermenilerin Hıristiyanlığı kabul ettikleri görülmektedir.

Ermenilerin İran hakimiyetinden kurtulması 484 yılında İmparator Firuz’un ölümüyle mümkün olmuştur. Bu tarihlerde Ermeni kilisesiyle Grek kilisesi arasındaki ilişkiler bozulmuştur. Romanın yerini alan Bizans Ermenistan’ı Ermenilerden temizleme politikası izlemiştir. Ermeni tarihçi Asoghik’e göre ,“Ermeniler Bizans’a olan düşmanlıkları nedeniyle Türklerin Anadolu’ya gelmesine sevinmişler, hatta Türklere yardım etmişlerdir.”

640 yıllarında Anadolu’da Arap akınları başlamıştır.642 yılında Araplar Dwin’e girmiş 12.000 Ermeni’yi öldürmüş ve 35.000 Ermeni esir alarak götürülmüştür. Ermeniler bu zamandan sonra uzun süre Arap valiler tarafından yönetilmiştir.970li yıllardan itibaren Bizans Abbasilerin yerini almak için Ermenistan üzerine seferler düzenlemiştir.

 Tarihler 26 Ağustos 1071’i gösterdiğinde Malazgirt savaşıyla bütün Ermenistan bölgesi Selçukluların eline geçmiştir.1157 yılına kadar Büyük Selçuklu daha sonra sırasıyla Irak Selçukluları, Harzemşahlar ve İlhanlıların eline geçmiştir. Malazgirt Savaşı Ermeniler için dönüm noktası olmuştur. Bizans İmparatoru yola çıkmadan önce Ermenileri ortadan kaldıracağına yemin etmiştir. Tabi savaşta büyük bir bozguna uğrayarak esir alınmıştır. Bizans’ın Ermenilere nasıl davrandığını Urfalı Mateos2un şu sözleri çok güzel anlatmaktadır “...Onlar (Romalılar) Katogikosu (Haçik’i),mezhebi için türlü işkencelere maruz bırakmışlardır. Duyduğumuza göre onlar,onu ateşle tazip etmiş fakat o, alevlerin içinden sağ ve salim çıkıyordu.” “İki yıl sonra (993-994) büyük Roma dükü, büyük bir ordu ile beraber Ermenilere karşı yürüdü ,Hıristiyanların üzerine atılıp onları kılıçtan geçirdi ve esaret altına aldı. O zehirli yılan gibi her yer ölüm götürdü ve böylelikle ,dinsiz milletlerin yerini tutmuş oldu.”[Selçukların gelişiyle hoşgörüyü tadan bu millet Haçlı seferleri sırasında Bizans ve Haçlıların yanında yer almıştır . Buda ufak bir hatırlatma olsun.

Ermeniler tarihleri boyunca Romalılar, Persler ,ve Bizanlılar tarafından  Anadolu’nun değişik yerlerine sürülmüş, savaşlara sokulmuş ve üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmüşlerdir. Bu durum Türklerin Anadolu’ya gelişleriyle birlikte değişmeye başlamıştır. Türk olmanın gerektirdiği adil hoşgörülü, insani ve birleştirici inancından Ermenilerde yararlanmış ve altın çağlarını yaşamışlardır. Askerlik  ve vergiden muaf tutulmuşlar;ticaret ve zanaatte ilerleme fırsatı bulmuşlardır. Türk milletiyle kaynaşmış ve bağlanmış olduklarında “millet-i sıdıka” yani sadık millet sıfatını almışlardır. Kendi dillerini bırakarak Türkçe konuşmaya ve hatta dini ibadetlerini bile anadillerini bırakarak Türkçe yapmaya başlamışlardır. Fakat Osmanlı’nın zayıflamasıyla Avrupalı devletler Ermenileri Osmanlı’ya karşı ayaklandırmış ve bu barış ve sükunet ortamı bozulmuştur. Ermeniler iddia ettikleri gibi soykırıma uğrayan bir topluluk değildir. Osmanlı içinde her kademede hatta devlet içinde bile yüksek seviyelerde bulunmuşlar en parlak dönemlerini Osmanlı içinde yaşamışlardır. İstanbul’da bir Ermeni Patrikhanesinin kurulması bunun en büyük örneğidir. Tarihte  hiçbir padişah devleti içinde başka bir dine ait ruhani risayet makamı tesis etmemiştir Ermenilere Fatih’in sağladığı bu ayrıcalığın tarihte bir eşi yoktur Şimdi ki barış ortamında böyle biç durumla karşılaşmak zordur.

 Bu olaylardan da anlaşılacağı gibi Ermeniler ‘in bağımsız bir devlet olduğunu söylemek imkansızdır. Derebeylik sistemi boyunca Ermeniler feodal beylerin topraklarında köle olarak çalışan halk üzerinde egemenliklerini sürdürmek için çok çaba sarf etmişlerdir. Ermenilerin kendilerini kanıtlayabilecekleri  iki şey sadece dinleri ve dilleridir. Bunlarda  millet olmak için yeterli değildir.

ERMENİ SORUNUNUN DOĞUŞU

Ermeni sorununun siyasi geçmişi üç döneme ayrılır. Birinci dönem,altı büyük devlet konsoloslarının Hariciye Nezareti’ne verdikleri 11 Haziran 1880 tarihli ortak notayla başlamış ve 1883 yılında sona ermiştir. kinci dönem 1894 tarihinde meydana gelen Sason olayıyla başlamış ve 1897 tarihinde kesintiye uğramıştır. Üçüncü dönem ise 1912 tarihinde başlayarak 1914 yılında başlayan Dünya savaşı nedeniyle duraklamıştır.

Bu dönemlerden en şiddetlisi ikinci dönemdir. Çünkü bu dönemde ileride Osmanlıyı zor durumlara sokacak gelişmeler yaşanmıştır. Üçüncü dönemde Osmanlı Balkan savaşlarıyla meşgul durumdadır. Üçüncü ve birinci dönemde Osmanlı’ya diğer devletlerin müdahalesi olmasına karşılık ikinci dönemde bu görev İngiltere ,Rusya ve Fransa’ya verilmiştir.

İngiliz Büyükelçisi Layard 12 Haziran 1879 tarihli raporunda şöyle demiştir:

“Babıali, dikkatli ve ileri görüşlü davranmazsa ,yakında Anadolu’da ,son savaşa neden olan Bulgar sorununa benzer bir Ermeni sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Bir Ermeni ulusu yaratmak için aynı entrikalar bu kez Anadolu’da çevriliyor. Hıristiyan yaygarasına ve Avrupa müdahalesine neden olabilecek bir durum oluşturulmak isteniyor.”[8]

Bu sözler ermeni sorunun ortaya çıkış nedenini açıkça ortaya koymaktadır. Avrupalı güçlerin çıkarları bu sorunu ortaya çıkarmıştır. Osmanlı devletinin zayıflamasıyla ,misyoner kulları kurulmaya başlamış devlet Avrupalı devletlerin müdahalelerine maruz kalmıştır. Bu durum Türk Ermeni ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur.  Osmanlı’nın iç işlerine karışıp  huzur ortamını bozmada Islahat maskesinin arkasına saklanmışlardır. Ermeni komite ve kiliselerini kullanarak kışkırtıcı faaliyetlere girişmiş ve Ermenileri Türklerden uzaklaştırmaya başlamışlardır. Ermeni sorunu 1877-1878 Osmanlı –Rus Savaşı sırasında  İngiltere ve Rusya’nın ortaya attığı Emperyalizn politikasının bir uzantısı olarak ortaya çıkmıştır. Savaş sırasında Rusya’nın işgal ettiği Türk şehirlerindeki Ermenileri istiklal amacıyla Babialiye karşı ayaklandırmasıyla  Ermeni sorunu başlamıştır. Ermeni sorununun Osmanlı içindeki Ermenilerin sosyal,  kültürel ,siyasi yada ekonomik durumlarından kaynaklanmadığı bunun suni bir şark meselesi olduğu altında emperyalist politikaların yattığı bilinmektedir.(Şark Meselesi batılı güçlerin Osmanlı’yı parçalamak için giriştikleri bir politikadır. Bu politika için Ermeniler başta olmak üzere Rumları ve Osmanlı içindeki azınlıkları farklı tarihlerde kullanmışlardır. Avrupa devletleri Hıristiyan azınlık için devamlı imtiyazlar istemiştir.1789 Fransız ihtilalinden sonra devleti tıkmak için milliyetçilik tohumlarını ekmişler ve bunda da başarılı olmuşlardır.)

Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Ayestefanos Anlaşması imzalanmıştır. Kabul etmek zorunda olduğumuz on altıncı madde şöyledir: “Ermenistan’dan Rusya askerlerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden , Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder.” Bu hükümle Ermeni sorunu tarihte ilk kez bir  uluslararası bir belgede yer almış ve  Ermenistan diye bir bölgenin varlığından söz edilmiştir. Fakat İngiltere Osmanlı’dan Kıbrıs karşılığında Ayestefanos’un değiştirilmesini sağlamıştır. Böylece İngiltere Ermeni ıslahatını kendi sorunu olarak görmeye başlamıştır. Berlin Konferansında İstanbul Ermeni Patrikhanesi ‘den de bir heyet katılmış ve isteklerini kabul ettiremeyen bu heyet İstanbul’a “mücadele  ve ayaklanmaya girişilmedikçe hiçbir şey elde edilemeyeceği” kararıyla dönmüştür. İngiltere ve Fransa tarafından bu dönemde Osmanlı Ermenilerini Hıristiyanlık ve Katoliklik mezheplerine sokmak amacıyla Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan kiliseleri kurulmuştur. Burada amaç daha öncede belirttiğimiz gibi azınlık haklarını bahane ederek Osmanlı Devleti’ne iç işlerine karışmaktır. Ermenilere Doğuda bir Ermeni devleti kurulması vaat edilmiştir. O  dönemde Ermeniler bölge nüfusunun sadece % 15 ‘ini oluşturuyordu.

1-ERMENİ MESELESİ VE SÖMÜRGECİLİK

Kapitalizmin özellikle XIX. yüz yılda gelişmesiyle sömürgecilik yerini işgal ve yağmaya bırakmıştır. Pazar ve hammaddeye ulaşabilmek için devletler her türlü yola başvurmuş devletler üzerinde büyük çıkar oyunları oynanmaya başlanmıştır. Sömürgeci büyük devletler gittikleri yerlere uygarlık götürdüklerini savunmalarına rağmen sadece kıyım , katliam ve baskı yapmışlardır. İngiltere, Rusya ve Fransa gibi sömürgeci devletler Osmanlı üzerindeki emelleri gerçekleştirmek Osmanlı topraklarından geçen sömürge yollarına sahip olabilmek için Ermenileri bu çirkin amaçlarına alet etmişlerdir. Ermeni milliyetçilerini kullanarak Ermenileri Türklere karşı kışkırtmışlardır. Bu durum  özellikle Doğuda kanlı çatışmalara ve kıyımlara sebep olmuştur. Ermeniler müslüman halka saldırmış tam bir cinnet ortamı yaratılmıştır.

Doğu Anadolu’da kurulacak bir Ermeni devleti İngiliz çıkarlarına uyarken Ruslar bu durumdan rahatsız oluyordu. Çukurova’da kurulacak devlette Fransızların kontrolünde olacağından bunu da İngiltere istemiyordu. İstanbul’da Patrikhaneye bağlı olan Gregoryenler ,misyonerler aracılığıyla bölünerek Gregoryenler ,Katolikler Protestanlar olarak üç bölüme ayrılmıştır. Sömürgeci devletlerin şeytani politikaları sayesinde asırlarca dostça yaşayan Türkler ve Ermeniler birbirine kırdırılmıştır.

 

 2-ERMENİ MESELESİ VE KİLİSE

Ermeni kilisesinin bağımsızlık çalışmaları ,meşrutiyetin ilanı ,kilise Taşnak-Hınçak işbirliği ,Ermeni Katogigosluk ve patrikliği nizamnamesi Ermeni sorununu ortaya çıkaran nedenlerdendir.

Ermeni Patriği Horen Aşıkyan “Ermeni Tarihi”adlı eserinde şunları yazmıştır: “Türkiye2nine çeşitli yerlerine dağılmış çok sayıda Protestan misyoner İngiltere lehine propaganda yapmakta ,Ermenilerin İngiltere sayesinde muhtariyete kavuşacaklarını ileri sürmektedir. Kurdukları okullar gizli tasarıların yuvasıdır.”

Ermeni devleti fikrini ortaya atan kilisedir. Çünkü kilise devamlılığını sağlayabilmek için bir devlete ihtiyaç duymuştur. Pastırmacıyan ,kilise için “Ermeni Kilisesi , Ermeni milletinin  Kilise tarafından can verilen ruhunun yeniden dünyaya gelmek için ,yaşadığı vücuttur”demektedir. Kilise tarih boyunca Bizans ve Roma kilisesinin boyunduruğuna girmekten kaçınmıştır.

Osmanlı devleti döneminde Ortodoks Rumlara ve Gregoryen Ermenilere her türlü dini özgürlük verilmiş dinlerini istedikleri gibi icra etmişlerdir. Fakat Hıristiyan devletler yinede Osmanlı içindeki bu azınlıkları dini kullanarak ayaklandırmışlardır. Ermeni Kilisesi bağımsız bir Ermenistan vaadiyle kandırılmış ve önüne geçilemez ayaklanmalar ve kıyımlar yapmaları sağlanmıştır. Bunda tarih boyunca etkili olan Hıristiyan Müslüman çekişmeleri de etkili olmuştur. Osmanlı Devleti İngilizlerinde araya girmesiyle Protestan kilisesine resmen izin vermiştir.

Misyonerlerde isyanı desteklemeseler bile isyanın zeminini hazırlamada önemli bir zemin hazırlamışlardır. Türkiye’ye gelen ilk misyonerlerin Protestan olduğu ve “British and Foreign Bible Society”ye mensup oldukları ve bu teşkilatın 1804’te kurulmasından sonra İzmir’den Anadolu içlerine misyonerler yollamaya başladığı anlaşılmaktadır. Amerikan misyonerleri 1819’dan itibaren gelmeye başlamıştır. Misyonerler ,kapitalizmin  gereksinim duyduğu yeni Pazar ,hammadde kaynakları ve zengin maden yatakları için ön araştırmalar yapan öncü kuvvetler olarak çalışmışlardır .Bu düşüncelerini gizlemenin en iyi yolu da dini kullanmaktı. Bir misyon bulunan belli başlı Anadolu şehirleri de  şunlardır:Bursa, İzmir,Merzifon, Kayseri , Sivas , Trabzon , Erzurum , Harput , Bitlis , Van , Mardin , Antep , Maraş , Adana , Hacin , Ankara , Yozgat , Amasya , tokat , Arapkir , Malatya , Palu , Diyarbakır , Urfa , Birecik , Elbistan , Tarsus

ERMENİ MESELESİ VE BÜYÜK DEVLETLER

A)RUSYA’NIN SORUNA BAKIŞI

1768-1774 Osmanlı –Rus savaşı sırasında Ermeni krallığı kurma düşüncesi II. Katerina tarafından Rusya’nın korunarak Ermenileri yanlarına çekmek amacıyla Ararat Krallığıyla beraber ortaya çıkmıştır. Rusya Akdeniz’e inerek  oraya ve Orta Doğuya hakim olmak amacındaydı. Bu amaçla Erzurum-İskenderun hattını ele geçirme çalışmalarına başlamış,Osmanlı Devletindeki Ermeni kilisesi ve Ermeni terör unsurlarıyla ilişkilere girmiştir. Ermeniler Çarlık Rusya’sında  devamlı baskı ve zulüm görmüşlerdir. Büyük bir dini öneme sahip olan Ecmiyazin Katolikosluğu 1829 Edirne anlaşmasıyla Rus sınırlarında kalmış ve bu durum Osmanlı içindeki Ermenilere baskı amacıyla kullanılmıştır. Baskıcı bir politika izleyen Ruslar Ermenilerin Anadolu’ya geçmesine izin vermemiş buda ilk isyanları başlatmıştır. Bu dönemde Almanlar Rusları yakından izlemiş ve bağımsız Ermenistan’ın Rus çıkarları için yaralı olacağını ve kendi çıkarlarını zedeleyeceğini biliyordu. Ruhrbach konuyla ilgili şunları söylemektedir, “Ermenistan ,coğrafi vaziyeti, yeri bakımından , Anadolu hakimiyetinin anahtarıdır. O halde Ermenistan’ın Rusya’nın eline geçmesi ,Türkiye’nin bağımsız bir devlet olmasına son vermekten başka bir şey değildir.” Ayrıca Rusya bu dönemde Ermenileri etkilemek için marksizm politikasını kullanmıştır. Bununla köylerde yaşayan Ermeniler hedeflenmiştir. Ermeni toplumunun bağımsız olma isteklerini amaçları için kullanmışlardır.

B)İNGİLTERE VE ERMENİLER

Sanayi devrimiyle beraber iyice güçlenen İngiltere yeni sömürge arayışlarına girmiştir. Bu dönemde İngiltere Ortadoğu ve Uzakdoğu’ya yönelmeye başlamıştır. Ortadoğu’nun büyük kısmı bu dönemde Osmanlı’nın elinde bulunuyordu ve Fransa Osmanlı’dan bazı ayrıcalıklar almıştı ve İngiltere’de bu ayrıcalıklara sahip olmak istiyordu. İngiltere bu dönemde güçsüz bir Osmanlı istiyordu bu şekilde amaçlarına rahatça ulaşabilecekti. İngilizlerin amacı Osmanlı içinde bulunan ve önemli bir azınlık olan Ermenileri kendi tarafına çekerek bunları Ruslara ve Osmanlı’ya karşı kullanmaktı. Bağımsız bir Ermeni devletinden bahseden İngilizlerin heyecanına kapıldılar. Osmanlı devleti içerisindeki Katoliklerin koruyuculuğunun Fransa’nın, Ortodoksların  koruyuculuğunun ise Rusya’nın elinde olması; İngiltere’nin Islahat Fermanına din değiştirme serbestliğini koydurtarak Protestan Ermenilerin sayılarının arttırılmasını hedeflemiştir. İngiltere Ermenilere sormadan Kıbrıs meselesine de Ermenileri dahil etmiştir. İngilizler Ermenilerin Osmanlı içinde inançlarını ,dinlerini özgürce yaşadıklarını bildikleri halde bunun tam tersi propagandalar yapmışlardır. İngiliz Büyükelçiliğinin Osmanlı Dışişleri Bakanlığına yolladığı belge şöyledir; “Protestanlığa dönen Ermenilerin diğer mezhepten olan soydaşlarınca rahatsız edilmemeleri için Osmanlı Hükümetinin aldığı tedbirler dolayısıyla İngiliz Büyükelçiliği Hariciye Nezaretine teşekkür eder.”[İngilizlerin Ermenileri seçmesinde en büyük etkenler , onların önemli ticaret yolları üzerinde bulunmaları, ticarete yatkın olmaları ve her zaman başka devletlerin himayesinde yaşamız ve bağımsızlığa aç bir toplum olmalarıdır.

C)FRANSA VE ERMENİLER

Kanuni Sultan Süleyman  devrinde Fransa’ya tanınan kapitülasyonlar iki ülke arasındaki ilişkilerin dostane olmasını sağlamıştır.1830 yılından 1921e kadar Fransa Ermenilerle olan ilişkilerini geliştirmiş ve Fransız işgal kuvvetleri ve Ermeni milis teşkilatları beraberce Türk topraklarını işgale başlamıştır. Milletler arası görüşmelerde de Fransa Ermenileri desteklemiştir. Belediye Başkanı Andre Santini’nine mecliste söylediği şu sözler Fransa’nın Ermenilere yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır; “ilk sevgi mesajını Ermeni topluluğuna...  Haçlı seferlerinden bu yana bizimle olan Ermenilere...” Gregoryan olan Ermeni kilisesi bir ara Katoliklerin çalışmalarından rahatsız olmuş ve Osmanlı yöneticilerinden yardım istemiştir bazı misyonerler tutuklanmış ve sınır dışı edilmiştir. Fakat daha sonra Gregoryanlar Katolik Kilisesiyle ortak çıkarlar etrafında birleşmiştir.

Ermeniler 1890’da diplomatların etkisiyle Fransa’ya göç etmiştir burada örgütlenerek lobicilik faaliyetleri yapmışlardır. Bu durum Fransa’nın Ortadoğu’ya inmek ve yeni sömürgeler elde etme politikasının bir ayağıdır Fransa Osmanlı’dan yeni ayrıcalıklar istemektedir. Fransızlar ilişkileri zedeleyici faaliyetlere girişene kadar bu iki toplum arasında hiçbir sorun yaşanmamıştır. Hatta Napolyon  Mısır seferinde yaşadığı Akka yenilgisi sonrasında Katolik Ermeniler arasında isyan çıkarmak istemiş fakat iki ulusun barışçı politikaları sayesinde bu amaçlarına ulaşamamışlardır.

1915’lere gelindiğinde durum tamamen değişmiştir. Fransa’nın uyguladığı bölücü ve kışkırtıcı politikalar ve bağımsız bir Ermenistan kurma vaatleri sonucunda senelerce dostça yaşayan bu devletler arasında çatışmalar yaşanmıştır. Ermenistan Fransa’ya başvurarak  Fransız çıkarlarına hizmet etmek için hazır olduklarını bildirmişlerdir. Bu tarihlerde Fransız tarihindeki kara sayfalar açılmaya başlamıştır. Pierre Loti konuyla ilgili şunları söylemiştir; “Biz Fransızlar beyhude yere bir mazeret bulup örtbas edilmeye çalışılan bir Saint Barthelmy ,bir ,terör ,bir komün geçirdik ve kim bilir ,heyhat!Benliğimizi saran karanlıklardan daha neler doğacak?...

D)ALMANYA’NIN ERMENİ SORUNUNA BAKIŞI

Almanya, Fransa ve İngiltere’ye göre sanayileşmeye daha geç başlamıştır. Almanya siyasi birliğini kurduğunda tüm sömürgeler paylaşılmış durumdaydı.1880’li yıllarda Almanlar Pan Germenizm adıyla bir yayılmacılık politikası izlediler ve sömürgecilik için yeni yaşam alanları aramaya başladılar. İlk Alman sömürgeleri batı Afrika’da kurulmuştur. Bu sırada İngiltere ve Fransa tarafından devamlı oyuna getirilen Osmanlı yeni bir müttefik arıyor idi ve Almanya’da buna uygundu.

Almanya bağımsız bir Ermenistan Devletinin kendi çıkarlarına uymayacağını düşünüyordu. Çünkü bu devlet İngiltere ve Rusya’nın yoğun baskılarıyla kurulacaktı ve Anadolu’da özerk bir bölge oluşturma amacını güdüyordu. Almanya’nın Anadolu üzerindeki amacıysa bölgeyi Almanlaştırmaktı. Ermeniler Almanya’nın emperyalist emellerine ulaşmak için  kullandıkları bir yapıydı.

Fransa daha sonraları Almanları sıkıştırmak için tehcirin Almanların fikri olduğunu ortaya atmıştır. Fransa ayrıca Ermeni ölümlerinden Almanya’yı sorumlu tutmuştur.

Almanya Ermenilerin bizimle ilgili iddialarının en önemli tanıklarındandır. Ermenilerin iddialarının boş olduğunun en önemli tanıkları o dönemin konsoloslarıdır .Almanya’nın  elimde Ermenilerin soykırım iddialarını çürütecek bir çok belge olması gerekmesine rağmen Almanya elinde hiçbir belge olmadığını savunmaktadır.

E)AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN SORUNA BAKIŞI

 Türk –Amerikan ilişkileri ilk olarak mayıs 1830’da başlamıştır .Amerika Birleşik Devletleriyle imzalanan ticaret anlaşmalarıyla ABD’ye tüm ticari haklardan yaralanma hakkı verilmiştir. Amerika gözünü öncelikle Asya’ya dikmişti. Bunun için öncelikle Anadolu’ya girmesi gerekiyordu. Bu  bölge ise bu dönemde her türlü entrikanın döndüğü bir alandı. İngiltere ,Almanya ,Rusya ve Fransa bölgede sömürge mücadelesi veriyordu. A B D  Anadolu topraklarına girebilmek için ilk misyonerleri Anadolu’ya yollamıştır. Bu misyonerler  Gregoryan Ermeni toplumuna yönelik dinsel çalışmalar yürütmüşlerdir. Amerikan okulları da bu konuda etkin rol oynamıştır .Bu faaliyetler Protestan misyonerlerle başlamış ve Müslümanlar üzerinde etkili olamadığından azınlık durumda olan Rum ve Ermeniler üzerine yönelmiştir.  1850 yılında Osmanlının Ermeni Protestan kilisesini tanımasıyla Amerikalı misyonerler için yeni bir dönem başlamıştır. [20]  Misyonerlerin yaptıkları ayrımcılık ve ulusçuluk faaliyetleri  daha sonra önüne geçilemeyen isyanlar doğurmuştur.

Ermeniler Amerikalılarla ilişkiler kurmaya başlayınca o zamana kadar sadece Avrupa’yla sınırlı kalan ticari ilişkileri artık yerini Atlantik ötesi ilişkilere  bırakmaya başlamıştır. Bu ilişkiler sırasında karşılaştıkları farklı Amerikan misyoner gurupları Ermenileri kendi misyonlarına sokmaya çalışmışlardır  misyonerler Anadolu’nun her yerine Ermeni okulları açmaya başladılar böylece eğitimi kullanarak kültürü etkilemeye başladılar. Amerikanın ermeni merkezli politika izlemesinde Ermeni komitecilerinin propagandaları etkilidir.  Ermeniler tüm dünyayı kendi taraflarına çekmek için dehşet verici yollara başvurmuşlardır. Bunlardan bir tanesi  şöyledir;örgütlene Hınçaklar  köyleri yağmalayarak Türk ve Kürtleri öldürüp dağa saklanacaklar ve  bu durum karşısında Müslümanlar ayaklanarak savunmasız Ermenilere saldıracaklar ve böylece tüm dünyanın desteğini alabileceklerdir. Bu durum Ermeni kışkırtmalarının ne kadar dehşet ve önüne geçilemez bir hal aldığını bize göstermektedir. Bağımsız olmak uğruna kendi vatandaşlarının öldürülmesine bile razılar. Amerikan misyonerlik faaliyetleri sonucunda tamamen kontrolsüz bir Ermeni gücü ortaya çıkmıştır.

 

Avrupalı Devletler Osmanlı toprakları üzerindeki çıkarlarını elde etmek için  azınlıkları kullanmak istemişlerdir. Bu amaçla Ermeni ve Rumlara yönelmişler ve Ermeniler üzerinde etkili olmuşlardır. Ermenilerin bağımsız bir ulus olabilme isteklerini bu amaçla kullanmışlardır. Ermenilerin bağımsızlığını hedef alan davranışlar iki bölümde incelenmektedir. Birinci bölümde Ermenilerin bulunduğu bölgede sükünet ve asayişi bozucu faaliyetler yaparak Osmanlı Devletine güya can ve mal güvenliklerinin temin ve tesisi yönünde çağrılar yapmışlardır. Bu durum hem Osmanlıyı  zor duruma düşürmüş hem de Düvel-i muazzamanın Osmanlı iç işlerine karışmasına zemin hazırlamıştır. Bağımsızlığa hazırlık safhasıdır ve bu dönemde Ermeniler daha da ileri giderek Müslüman kılığında kendi okullarına ,kiliselerine ,kendi köylerine saldırmıştır.

Yüzyıllarca beraberce huzur içinde yaşayan halk birbirine kin ve nefret duymaya başlamıştır.

İkinci bölümse mahalli olan ve ferdi olarak yapılan hareketlerin sonucunda oluşan olaylarla  yurt içinde ve dışında bağımsızlık taraftarı parti ve derneklerle karşımıza çıkmaktadır.1878 yılında Van'’a kurulan Kara Hac Cemiyeti ,1880 yıllarında Rus idaresinde kurulan dernekler,1881’de Erzurum da Anavatan Müdafileri Cemiyeti,1885 sonlarında Van’da Armenekan Cemiyeti ,1887’de İsviçre’de Tasnaksutyun  vb. ihtilalci cemiyetler bu amaçla çalışmaya başlamıştır. Ermenilerin can güvenliğini bahane ederek Doğu Anadolu’ya silah ve cephane yollamışlardır. Bununla birlikte terör olayları da başlamıştır.[22]

 

 

OSMANLI ERMENİ İLİŞKİLERİ

Osmanlı  Devleti yüzyıllar boyunca zenginlik ve ihtişam içinde yaşamış büyük bir İmparatorluk olmuştur. Çok geniş bir imparatorluk olmasından dolayı bir çok farklı kültürü, inanışı içinde barındırmış ve hoşgörü politikası sayesinde  bu farklı milletlerle dostluk ilişkileri içinde yaşamıştır. Bu azınlıklar içinde Ermenilerin özel bir yeri vardı. Ermeni toplumu diğer Hıristiyan toplumlardan üstün tutulmuş hatta bunun bir göstergesi olarak Millet-i Sıdıka ünvanı verilmiştir. Peki ne oldu da  bu barış ortamı bozuldu?Şimdi barış ortamını bozan tarihi gelişmeleri inceleyelim.

Osmanlı Devletinin kuruluş, gelişme ve İstanbul’un fethi dönemlerinde Bizans’ın yıkılmasıyla Ermeniler için altın bir çağ açılmıştır. Ermenilere dinsel ,kültürel ,toplumsal veya ekonomik hiçbir baskı yapılmamıştır. Osmanlı Türk kökenli ve İslami yapıya sahip bir devletti.  Ve bu yapı içinde her ulusa yer vardı. Osman Bey zamanın da Bizans’ tan korunmak isteye Ermenilere Batı Anadolu da örgütlenme izni verilmiştir ve böylece ilk Ermeni dini merkezi Kütahya olmuştur. Bursa’nın başkent olmasından sonra Ermeniler buraya taşınmış ve Fatih’in İstanbul’u fethiyle  Ermeni dini lideri Hovakim getirilmiş ve bir Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur.[23]Bu dönemde Ermeni kilisesi de Osmanlıyla beraber gelişmektedir. Ermeniler Müslümanlara verilen her türlü haktan yaralanabilmekle birlikte bazı ayrıcalıklara da tabi olmuşlardır asker e alınmama gibi. Osmanlı Devleti Ermenilere mali yardım da bulunarak Patrikhanenin açıklarını kapatmıştır. Ermeni toplumu hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın Türk kültürünü yaşam tarzını ve yönetim biçimini benimsemiştir.

Küçük Kaynarca Anlaşmasına kadar Osmanlının lüks ve şaşalı yaşamı devam etmiştir. Bu anlaşmayla birlikte Osmanlı Duraklama dönemine girmiştir. İplerde bu dönemden sonra kopmaya başlamıştır. Bu anlaşmayla Osmanlı Kabartay arazisini Ruslara bırakmış ayrıca Ruslar Türkiye’de ki Hıristiyanlarla ilgili konularda Rusya ya söz hakkı veriliyordu.1813 Rus-İran savaşında Ermeni gönüllüler Rusya’nın yanında savaşa katılmıştır. Bu sırada 100.000 kadar Ermeni Erzurum bölgesinden Rusya’ya gitmiş ve Nahcivan Erivan bölgesine yerleşmişlerdir .Ermeniler bu şehirlerin bağımsız hale geleceğini ve Ermenistan devleti kurulacağını umuyordu tabi böyle bir şey olmayacaktı ve olmadı. Bu sıra da Osmanlı da başa Abdülmecit geçmiş ve Tanzimat ilan edilmiştir.

18 Şubat 1856 da Islahat Fermanı ilan edilmiştir. Bununla Hıristiyanların haklarını koruma hakkı bütün  devletlere verilmiştir. Bu ferman gayri Müslimleri pek memnun etmemiştir. Devlet memurluklarına  askeri okullara girebilecekler,kendi aralarında ki davalara patrikhaneler bakacak bunların yanın da artık askerlik görevi yapacaklar ,patrikhanelerin aldıkları haraçlar aylığa bağlanacak gibi hükümler yer almaktadır.1856 yılına kadar olan Rus faaliyetlerinden Ermenilerle ilgili hiçbir amaçları olmadığı amaçlarının Rus Milli Kilisesinin üstünlüğünü ortaya koymak olduğu anlaşılmaktadır. Fransa ise Katoliklerle ilgilenmektedir.

Islahat Fermanıyla başlayan Ermenilerin iç mücadeleleri Ermeni milleti nizamnamesinin kabulüyle  de devam etmiştir. Bu dönemde Ermeniler zaten zor durumda olan Müslüman halka Rusya ile birlikte saldırılar düzenliyordu. Ermeniler bir takım şikayetler ileri sürmeyi düşünüyordu fakat Osmanlı ıslahat sürecine girmişti ve durum düzelecek olursa bu itirazları bir sonuç vermeyecekti. Bu nedenle Ermeniler bir propaganda hazırlayıp batının dikkatini çekmeyi karalaştırdı.1875 Hersek isyanıyla amaçlarına ulaşarak dikkat çekmeyi başardılar. İstanbul da bir konferans toplandı fakat  konferansta bu isyanlar görüşülmedi. Ermeniler tüm ümitlerini Osmanlı –Rus savaşına bağladılar. Osmanlı 24 Nisan 1877 de savaşa girdi.1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında İngiltere ve Rusya arasındaki rekabet sonucu oluşan emperyalizm sorunu olarak Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır. Ermeniler bağımsız bir devlet kurma çabasına giriştiler. Bu savaşla Ermeni sorunu artık uluslar arası bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu savaşın asıl amacı Rusya’ güçsüz  bırakmaktı ama bunun tam tersi bir durumla karşılaşılmıştır.

1890 yıllarında Batılı devletlerin Osmanlıya karşı izledikleri politika  değişmiş ve Osmanlıyı ortadan kaldırma planları yapılmaya başlanmıştır.1895 yılında Türkiye’nin paylaşılması projesi tamamlanmıştır.1894 yılından Türkiye de ortaya çıkan neredeyse tüm olaylarda dış güçlerin etkisi vardır. Ermeni sorunu ortaya atılmış ve onlarca il kana bulanmıştır hem de ortada geçerli bir neden olmamasına rağmen.

Ermeni Devletinin kurulması ,çeşitli milletlerden olan Güney Kafkasya’nın diğer tarafında ki Rusya’nın Osmanlı Asyası’na doğru genişlemesine Avrupa tarafından istene güzel bir engeldir. Bunun gerçekleşmesi zor olmasına rağmen Avrupa Ermenileri satın alarak bunu yapmıştır. Avrupa Ermenilerin uğrayacakları zararı düşünmeden bir kargaşa ortamı oluşturmuştur.1894 yılında Ermenilerle işini bitirmiş olan Avrupa onları bir kenara atmıştır. Buda Avrupa’nın esas amacının Ermenileri korumak olmadığını asıl amacın Türk topraklarından pay almak olduğunu bize bir kez daha göstermektedir.

1912 yılına gelindiğinde sorunun üçüncü perdesi açılmıştır. Tevfik Paşa Hariciye Nezaretine bir telgraf yollayarak Anadolu da zulme uğrayan Ermenilerin bu üzücü durumunun ortadan kaldırılması için Ermenilerin yaşamlarının emniyet altında bulundurulması gerektiği bu durumun diğer bölgelere de ters tepki yaratabileceği ve Avrupa basınınca yanlış aktarılabileceği görüşü ortaya konmuştur. Buna olumlu cevap yollanmış ve mevcut durumun düzeltilmesi için bir takım ıslahatlara gidilmiştir. Fakat bu ıslahatlar yapılamamış ve durum kötüye gitmeye devam etmiştir.19132te bu durum yeniden gündeme getirilmiş Rusya ve Fransa gibi büyük devletlerden konuyla ilgili yardım talebin de bulunulmuştur. Bunun üzerine Balkan komitesi toplanmış ve Ermeni sorunu hakkında kamuoyunun aydınlatılması halkı ve Osmanlının çıkarlarının korunarak  komite üyelerinin devamlı iletişim içinde olmaları karalaştırılmıştır. Görüldüğü gibi bu dönem İttihat ve Terakkiyle ilişkilerin başladığı dönemdir. Taşnak ile Terakki 31 Mart olaylarında ve Adana olaylarında çıkış noktası konusunda anlaşmaya varmıştır. Fakat 1914 yılına gelindiğinde bu durum tamamen bozulacaktır.

 

 ERMENİ AYAKLANMALARI

Ermeni ayaklanmalarının üç nedeni vardır;

1)Ermenilerin siyasetindeki bilinen ilerlemeleri

2)Ermeni kamuoyunda milliyetçilik ,hürriyet ve bağımsızlık fikirlerinin gelişmesi

3)Bu fikirlerin batılı hükümetler tarafından tahrik edilmesi ve Ermeni papazların gayretleri ve telkinleriyle bunların yayılmasıdır.

Şimdi bunları tek tek ele alarak inceleyelim.

Berlin Antlaşmasının imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Birincisi,Batılı devletlerin üzerindeki baskı ve müdahaleleri ;ikincisi ise Anadolu ,Suriye ve Rumeli ‘de yaşayan Ermenilerin Anadolu’nun çeşitli yerlerinde özellikle Doğu Anadolu ve Kilikya da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır. İlk defa Ruslar Ermenileri kışkırtarak İngiliz ve Fransızların dikkatini çekmiştir.1880 den itibaren Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır .Fakat Osmanlı topraklarında olan bu komiteler istenileni yapamamıştır.1882 yıllarının başlarında Ermenilerin bir eylem planı hazırlamakta olduğu ortaya çıkmaya başlamıştır. Van ve Muş’ta bu yönde hareketler başlamıştır.1885’de Van’da Armenakan Partisi ,1887 ‘de İsviçre’de Hınçak Partisi kurulmuş ve isyan planları buradan yürütülmeye başlamıştır. Bu partileri kuranlar Osmanlı topraklarına hayatları boyunca ayak basmamış tahsil amacıyla Avrupa’ya gönderilen zengin ailelerin çocuklarıdır. Bu partiler istenilen başarıyı gösterememiştir. Avrupa devletleri de bunlara arka çıkmamıştır. Daha sonra Taşnak Partisi kurulmuştur. Fakat bu Parti Hınçaklar dan tamamen farklı tam bir terör örgütü konumundadır. Bu komitelere hedef olarak “Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması” hedef olarak gösterilmiştir. Bu örgütlerin oluşturduğu ayaklanma girişimlerinin ortak yanı ;Osmanlı ülkesine dışardan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu’ya yayılan misyonerlerin büyük katkılarının olmasıdır.

Ermenilerin başlattığı ilk isyan 1890 Erzurum isyanıdır. İsyanın çıkışı şöyledir;Osmanlı hükümetine okullarda silah imal edildiğine dair ihbar olmuştur ve okulu arama kararı çıkmıştır. Fakat önceden haber gönderilmiş ve aramada bir şey bulunamamıştır. Fakat Ermeniler “Türklerin kiliseye girmesi pisliktir,mundarlıktır”[24]diyerek bunu bahane etmişler ve ayaklanma çıkarmışlardır. Fakat Türklerin kiliseye girme nedenleri belirtilmemiştir. Bunun nedeni kilisede de silah üretildiğine dair ihbar gelmiş olmasıdır ve bu durum Ermeni kaynaklar da yer almamaktadır ve ayaklanma aramadan bir gün sonra yapılmıştır. Ermeniler dükkanlarını kapatarak kiliseye kapanmışlardır. Piskoposun isteği üzerine gönderilen askerlere Ermeniler ateş açmıştır. Bu durum karşısında Müslümanlar Ermenilere saldırmışlardır. Olaylar bundan ibaret olmasına karşılık Avrupa olayı işine geldiği gibi değerlendirmiş ve bunu bir katliam olarak nitelendirmiştir. Bu niteleme bundan sonraki olayları daha da ateşlemiştir.

Bu isyanın hemen arkasından aynı yıl içinde Kumkapı olayı yaşanmıştır Hınçak Cemiyeti üyelerinden bir grup 15 Temmuz 1890 Pazar günü Ermeni Kilisesine gelerek ayine müdahale ederler ,içlerinden birisi Ermeni ıslahatı konusunda beyanname okur. Bu olay tarihe Kumkapı Nümayişi olarak geçmiştir. Bu hareket hem Babıali’ye hem de Patriğe karşı yapılmıştır.

Olayın elebaşısı Patrikhaneye giderek Oradaki Türk armasını parçalar ,Patriği zorla yanlarına alarak Yıldız Sarayına yürürler ,Bu sırada önlerini kesen Türk askerleriyle çarpışırlar ve iki taraftan da kayıplar olur. Ermeniler bu olayla Avrupa’nın dikkatini çektiklerine düşünmektedirler.

Bu isyandan Sasun isyanına kadar geçen sürede farklı gelişmeler olmuştur. Devrin padişahı Abdülhamit  umumi bir af ilan eder ve serbest kalan Ermeniler Patrikhaneye giderek af diler .Bu sırada Hınçaklar propagandalarına devam etmektedir. Zengin Ermenilere mektuplar yollayarak zorla para toplamaya başlarlar.1892 yıllarında basılan Ermeni yayınlarıyla propagandalar yürütülmeye başlamıştır. Her tarafa kışkırtıcı ilanlar asılmaya başlanır ve bunları Müslümanların astığı iddia edilir.1893 yılında Yozgat’ ta bir Ermeni ayaklanması olmuştur fakat fazla problem yaratılmadan bastırılmıştır.

Faaliyetlerini daha da ilerleten Ermeniler 1894’te Sasun isyanını çıkardılar. Basit bir ayaklanma gibi görülen bu isyan hiçte beklenildiği gibi olmamıştır.Hınçak cemiyeti üyelerinden ve Kumkapı olayının faillerinden Haçin Hamparsum Boyacıyan’ın tahrikleri sonucu Ermeniler ile Müslüman halk arasında çatışmalar çıkmıştır. Halka Avrupa’dan geldiğini ve isyan ederlerse  Avrupa devletlerinin müdahale edeceğini ve bir Ermeni devleti kurulabileceğini söyleyerek halkı ayaklandırmıştır. Boyacıyan önce Atina’ya kaçıp sonradan tekrar Türkiye’ye gelerek  bir çok şehirde halkı tahrik etmiştir Onun yaptıklarının çoğu Ermeni gazetelerinden tercüme edilerek Osmanlı istihbaratına intikal etmiştir.23 Ağustos 1894’te Osmanlı kuvvetleri olayı bastırır bu olaya I. Sasun isyanı denilmektedir. Avrupa da bu isyan nedeniyle Türk alehtarı propagandalar başlatılmıştır. Osmanlıların Ermeniler arasında ki çatışmayı bahane ederek Ermenileri yok etmeye çalıştıkları konusunda haberler çıkarmışlardır. Bu isyan İngiltere ,Fransa ve Rusya’yı da beraberinde götürerek yeni bir Islahat konusunda müşterek teşebbüs yapma olanağı sağlamıştır.

1895-1896 da Sasun isyanını takiben Babıali yürüyüşü ortaya çıkmıştırç30 Eylül de Hınçak grubuna mensup kalabalık bir Ermeni topluluğu Kumkapı da ki Ermeni Kilisesin de toplanarak Bab-ı ali ye yürüyüşe geçerler ,kendilerine sadrazama isteklerini yazılı olarak vermeleri haberi gönderilir ve yürüyüşten vazgeçmeleri emredilir.Fakat yürüyüşçüler kendilerine bu emri ileten askeri öldürürler. Devlet büyüklerinin müdahalesiyle II. Abdülhamit olayı yatıştırmak içini  askeri birlik kurmaktan vazgeçer,bunun üzerine halk ayaklanır. İstanbul’da Müslümanlarla Ermeniler arasında kanlı olaylar yaşanır .Ermeniler isyan sırasında polis ve jandarmalara da ateş açmışlardır.Hınçak partisi bu olayı kendi başarısı olarak göstermiştir.

 

 

Diğer bir isyan da Zeytun isyanıdır Zeytun verimli bir bölge değildi bu nedenle IV. Murat’tan vergiden muaf olmak için Padişahtan bir ferman aldıklarını ve bununla verginin 15.000 kuruş olarak belirlendiğini söylerler fakat bu fermanı günümüze kadar gören olmamıştır .Ayaklanmalarının nedeni olarak ta bu fermanı gösterirler.10 Ekim 1895’te Zeytun’un Alabaş köyüne bir araştırma için iki jandarma Ermeniler tarafından öldürülür. 24 Ekim’de bir grup Ermeni Zeytun’a gelir .Bir plan yaparlar ve Türkleri esir alarak öldürürler. Bu olaya Ermeni kadınları bile katılmıştır. Olayın günlüğünü tutan Aghasi adlı Ermeni 20.000 Türkü öldürdüklerini ve bunların 13.000 inin asker olduğunu yazmıştır. İsyanı çıkaranların ele başları yakalanır, fakat yabancı devletlerin Halep’te ki konsoloslarının girişimleriyle serbest kalırlar ve Marsilya’ya giderler. Üçüncü örgüt Daşnaksutyun (federasyon) 1890’ da Tiflis’te bazı Ermeni milliyetçiler Çarlık rejimini devirmeye niyetli sosyalistler ,Rus ve Gürcü ihtilalcilerin işbirliğiyle kurulmuştur. Bununla beraber bu teşekkül İstanbul’da ve Doğu Anadolu’da bazı kesimlerde yayılır.26 Ağustos 1896’da İstanbul’da Osmanlı Bankasını işgal ederler. Bomba kullanılır,memurlardan ölenler ,yaralananlar olur. Baskını yapanlardan üçü olay sırasında ölür,altısı yaralanır diğerleri de Osmanlı Bankası Müdürünün ve Rus Sefaretinin aracılığıyla Fransız gemisiyle Marsilya’ya giderler . Fakat halk galeyana gelir ve Ermeni ve Müslüman halk arasında kanlı olaylar olur.

Bu olaylardan sonra isyanlar devam etmiştir.15 Haziran 1895’te Van isyanı olmuştur. Bu dönemde Ermeniler zenginlerden zorla para almış ve bir çok cinayet işlemişlerdir. Bunlardan en vahşicesi Papaz Bogos’un öldürülmesidir. İhtilalcilerin davranışlarına karşı koyduğu için öldürülmüştür. Ermeniler geceleri evlerine giden Müslümanlar üzerine ateş açmaya devriye gezen Türk askerlerine saldırılar düzenlemeye başlamıştır. 15-24 Haziran arasında bu olaylar artarak devam etmiştir.26 Ağutos günü Taşnak komitesi tarafından Osmanlı Bankası baskını gerçekleştirilmiştir .Bu baskın olaydan üç hafta önce planlanmıştır. Saldırılarına bankaları dahil etmelerinin nedeni .bu kurumların diğer devletlere ait olduğu için Türklerden isteklerini almanın daha kolay olacağını düşünmeleri, savunulmasının rahat olması ,teşebbüsün dikkatleri çok daha fazla çekeceği ve böylece Ermenileri cesaretlendireceği gibi unsurlardı.

Bu olayın ardından ilk darbelerinde başarı sağlayamayan Taşnaklar II. Sasun isyanını çıkardılar.1904 yılında Ermeni isyanları Sasun  ve muş ovalarına yayılmıştır. Konsoloslar aracılık yaparak Antranik’in uzlaşmasını teklif ettiler  ve bir anlaşma sağlanamadı.

Çarpışmalarda bir çok Türk ölmüştür ama bu olayda bir Ermeni katliyamı olarak dünyaya aksettirilmiştir. Bu olayı Yıldız suikasti ve Adana olayı izlemiştir. Yönetim çıkan isyanlarla baş edemez duruma gelmiştir. Bu dönemde içte de dağılma sürecine girmiş olan hasta bir Osmanlı vardır ve bir taraftan diğer taraftan isyanlar onu iyice içinden çıkılmaz bir sona sürüklemektedir. İkinci Meşrutiyetin meclis açılışından  hemen sonra  31 Mart olayı dediğimiz ve açılan bu meclisi kapatmaya yönelik olan isyan çıkmıştır. Ertesi günde Adana da Ermenilerle Müslümanlar birbirine girmiştir. Türkler Meşrutiyetten hiç memnun değildi Ermenilerse bağımsız idareyi hemen başlatmak istiyordu. Bu durum içinde bide Ermeniler iki Türk gencini katilide teslim etmeyince olaylar büyümüş ve önüne geçilemez bir hal almıştır. Bu olay sonucunda Adana da sıkı yönetim ilan edildi ,Müslüman ve Ermeni suçlular askeri divana sevk edildi.

Bütün bu isyan ve olaylar Ermeni Komitelerince Ermenilerin “Türklerce Katledilmesi” olarak tanıtılmış ve Batı ülkelerine Hıristiyan kamuoylarına bu şekilde yansıtılarak büyük bir gürültü koparılmıştır. Bu amaçla hiçbir yalandan kaçınılmamış, olaylar tarif edilmiştir. Anadolu’nun en ücra köşelerine  kadar dağılmış Hıristiyan misyonerler ile büyük devletlerin Konsoloslukları ve İstanbul’ da ki Büyükelçiler bu propagandanın batı kamuoyuna iletilmesinde büyük rol oynamıştır. Buna Batı basınının bu konudaki yayımları da eklenince  ,Hıristiyan kamuoyları Ermenilerin gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmayan mesajlarını benimsemiştir. Üstelik Batıya göre bu “Hıristiyanlarla Müslümanların  bir çatışmaydı ve vahşi Müslümanlar masum Hıristiyanları katletmekteydi.” Öyle ise ,yapılacak iş Müslümanlara karşı Hıristiyan Ermenileri desteklemek ve himaye etmekti ve böyle de yapılmıştır .Ancak meselenin aslının böyle olmadığı Ermeni komitelerinin bu propagandasının altında büyük devletlerin Osmanlılara karşı silahlı mücadeleye zorlamak anmacının yattığı belgelerle ortaya konmuştur. İstanbul’da ki Ermeni Patriği daha  6 Aralık 18762da İngiliz Büyükelçisi Elliot’a “eğer Avrupa’nın bu işe müdahalesi dikkatinin çekilmesi için ihtilal isyan çıkarmak lazımsa ,bunu yapmanın hiçte zor olmadığını söylemiştir.

Ermeni ayaklanmalarının nedeni sefalet,ıslahat yada baskı  değildi .Ayaklanmanın asil nedeni Batılılar ile Rusya’nın Ermeni komiteleri ve kilise ile işbirliği halinde Osmanlı İmparatorluğunu parçalama isteğidir .Osmanlı isyanlar karşı yapması gerekeni yapmış ve isyancılar üzerine asker göndermiştir.

I.    DÜNYA SAVAŞINDA TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ

 Osmanlı  Devletinin son dönemlerinde ,birbiri ardına gelen Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları  sırasında Ermeniler ,özellikle Doğu Anadolu’nun önemli bir kısmını işgalleri altında bulunduran Ruslarla işbirliğine girerek ,bölgenin Türk ve Müslüman halkına karşı büyük bir saldırıya girmişlerdir .Kendi ordusunu arkadan vurmak gibi bir hata yapan Ermeniler Osmanlı ordularının bir çok cephede savaşmasından kaynaklanan otorite boşluğunu kullanarak kendilerinden olmayan herkesi öldürmeye ,yurtlarından sürmeye başlamıştır. Türk ve Müslüman nüfusu katletmekten çekinmemişlerdir.

Birinci Dünya Savaşında da Ermeniler bu geleneklerini sürdürmüşlerdir. Osmanlı askeri olarak düşmana karşı savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermeniler de olmasına rağmen ,bunların büyük kısmı düşmanla birlikte Türklere karşı savaşmış ,cephe gerisinde de kadın,çocuk ,yaşlı ayrımı yapmadan katliama girmişler ve yüz binlerce Müslüman’ı öldürerek Anadolu’yu bir harabeye çevirmişlerdir.

Osmanlı 1914 yılında ittifak veya itilaf devletlerinden biriyle anlaşmaya çalışıyordu. Bu sırada Almanya Türkiye’ye ittifak teklifinde bulunmuştu. Savaş Almanya’nın Rusya’ya savaş ikan etmesiyle başlamıştır. Osmanlının bu durumda savaşa girme mecburiyeti yoktu ama 31 Ekimde fiilen savaşa girmiştir. Osmanlıların 1 Kasım 1914’te İngiltere,Fransa ,ve Rusya’ya karşı savaşa girmesi,Ermeni Komitelerince büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Rus saflarına katılan Ermeniler ,Rus işgal kuvvetleriyle birlikte Doğu Anadolu topraklarına girmişlerdir. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yeni isyanlar çıkartılmıştır, Osmanlı kuvvetleri arkadan vurulmuş ,sivil Türk halkı büyük bir katliama uğratılmıştır. Trabzon çevresindeki Rumlar ve Hakkari çevresindeki Musevilerde Ermeniler tarafından katledilmiştir. Osmanlı seferberlik ilan eder etmez ,Marsilya’da yaşayan Türk Ermenileri 5 Ağustos 1914’te bir beyanname yayınlamışlardır. Bundan birkaç cümle şöyledir;

“Rus Ermeniler ,Moskova orduları saflarında ,kardeşlerimizin cesetleri üzerine yapılan tahkirin intikamını almak için , vazifelerini yapacaklardır. Bize Türk tahakkümündeki Ermenilere gelince ,hiçbir Ermeni’nin silahı ,ikinci vatanımız olan Fransa’ya ve onun müttefik ve dostlarına çevrilmemelidir.

(...)

Ermeniler ,kime karşı olduğunu söylemeden Türkiye sizi silah altına çağırıyor;demiryollarının rayları 300.000 kardeşimizin cesetlerinden (burada Bağdat demiryolu projesinden bahsedilmektedir.) geçen II. Wilhem ordularını ezmeye yardımcı olmak için Fransa ve onun müttefiklerinin ordularına gönüllü yazılın.”

Osmanlı Hükümeti 3 Ağustosta seferberlik ilan etmiştir. Zeytunlu Ermeniler Osmanlı bayrağı altında bulunmayı istemeyerek kendi subaylarının yönetiminde bir Zeytun Fedai Alayı kurarak bölgelerini korumak istemişler ,ve doğal olarak bu istekleri kabul görmemiş ve 30 Ağustos tarihinde ayaklanmışlardır.1915 Mayıs ayına gelindiğinde Ruslar Doğu Anadolu da ilerler ,İngiliz ve Fransızlar Çanakkale’yi zorlar ve Güney de kanal harekatı devam ederken ülkenin iç durumu bu şekildedir. Zeytun ,Van ve Muş’ta isyanlar vardır. Van isyanı şehrinde Rus kuvvetleri tarafından işgaline yol açmıştır. Türklerin askere alınmasıyla birlikte meydan iyice Ermenilere kalmıştır.

Osmanlı Devleti her taraftan sıkışmış durumdaydı.  Hem içte hem dışta sıkışmış ,tamamiyle hasta ve can çekişen bir İmparatorluk konumundaydı. Kendi başına hiçbir şey yapacak konumda değildi ve yabancı kuvvetler ülke içinde tabiri caizse cirit atıyordu. Ermeni isyanları tamamen çığrından çıkmıştı. Önlerine ne çıkarsa yakıp yıkıyorlardı .Osmanlının bu durumda fazla bir seçim şansı yoktu. Ya radikal bir karar alıp ,tüm Ermenileri yok edecek ,ya Rusya’nın milyonlarca Müslüman’ı topluca sınır dışı etmesi tarzında bir karar alarak ,ya da Ermenileri İmparatorluğun uzak bölgelerine yollayarak orada iskan edecekti ve buna karar kılındı.

24 NİSAN 1915 VE ERMENİ TEHCİRİ

Öncelikle tehcir kelimesinin anlamı üzerinde biraz  duralım. Tehcir kelimesi Arapça kökenlidir ve bir yerden başka bir yere göç ettirmek (immigration,emigration)anlamına gelmektedir .Bu kelime hiçbir şekilde sürgün  anlamı taşımamaktadır. Bu kanunun adı da sevk ve iskan kanunudur. Kelime Batı dillerinde hiçbir zaman sürgün anlamına gelen “deportation”veya “exile”karşılığı olarak kullanılmamıştır. Buna rağmen olayı dramatize etmek amacıyla Ermeniler ve bazı Batılı yazarlar konuyu anlatırken sürgün anlamına gelen kelimeler kullanmaktadır.

Ermeniler altı Doğu vilayetinde ,devlete ve savunmasız sivillere karşı ,Rus ordusunun desteğiyle ,sürdükleri saldırı ,öldürme ve yakıp yıkarak göçe zorlama çalışmalarının dayanılmaz bir hal alması ,savaş halindeki Osmanlı ordusunun geri hatlarında Ermenilerden kaynaklanan tehdit ve  zararların büyümesi üzerine ,27 Mayıs  1915 tarihinde Tehcir Kanunu adıyla bilinen sevk ve iskan kanununu çıkarmıştır. Kanun keyfi bir kanun değildir “savaş halinde devlet yönetimine karşı gelenler için alınacak tedbirleri” içermektedir. Birinci madde “devlet güçlerine ve kurulu düzene karşı muhalefet,silahlı tecavüz ve mukavemet görülürse şiddetle karşı konulması ve imha edilmesini” ikinci madde “silahlı güçlere yönelik casusluk ve ihanetleri tespit edilen köy ve kasabaların başka mahallelere sevk ve iskan edeceğini içermektedir. Bundan da anlaşıldığı gibi kanun sadece devlet ve kanun düzenini korumaya yöneliktir,şiddete karşı yetki kanunudur.

Yer değiştirme kanunu bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanında ,Osmanlı ordusuna subay ve sıhhıye sınıflarında hizmet eden Ermeniler ile Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsoluklar da çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamıştır. Ayrıca hasta , özürlü ,sakat ve yaşlılarla yetim çocuklar ,dul kadınlar köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe karşılanmıştır. Erzurum ,Van ,ve Bitlis vilayetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul’un güney kısma ,Zor ve Urfa sancağına ;Adana ,Halep ,Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye’nin doğu kısmı ile Halep’in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir.

Yer değiştirenler taşınabilir mal ve eşyalarını beraberinde götürecekler ve veya bunlar sonra kendilerine ulaştırılacak ,taşınmazlarsa açık arttırma  ile satılarak bedelleri kendilerine ödenecekti. Yolda zorlukla karşılaşmamaları için güvenliklerinin sağlanabileceği yollar seçilmiştir. Eğer Osmanlı devleti bu olayı bir milleti yok etmek amacıyla yapmış olsaydı yolda onları koruyacak imkanları onlara sağlamazdı ,hastalık veya eşkıya baskınlarıyla onların yok olmasını sağlayabilirdi. Göç sırasında ki ihtiyaçları karşılamak içim Göçmen Genel Müdürlüğü kurulmuş ve bu kurum  tarafında göçmenlerin yerleşme ,geçim ve diğer sorunları çözülmeye çalışılmıştır. Osmanlı yer değiştirme uygulaması içim ciddi harcamalar yapmıştır. Ermenilerin devlete veya şahısa olan borçlarını ertelemiştir. Amerika’dan gelen bir miktar parada Ermenilere verilmiştir ve Amerika bu durumu bilmektedir.

Bunlardan da anlaşılabileceği gibi yer değiştirme Ermenileri imha etmek değil ,onları korumak amacı gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Şayet Osmanlı Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi ;bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla yapabilirdi.

 

 

Türkler tarih boyunca Batılı devletlerin bizi yıkmak isteyen girişimleriyle karşı karşıya kalmıştır. Türk tarihi bunun örnekleriyle doludur .Savaş meydanında Türkleri yenemeyeceğini anlayan Avrupalı Devletler her fırsatta bu tarz girişimlerde bulunmuşlar ve Osmanlının kültürel bir mozaik yapıya sahip olmasından yaralanmışlardır. Ermeni olayı da bunun en güzel örneklerinden biridir. Ortada hiçbir şey yokken suni bir sorun oluşturulmuştur Bu olayı kullanarak Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmış ve kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışmış ve uzun sürede bu politikasında başarılı olmuştur. Bizi dünyaya yanlış tanıtmak amacıyla  hala bu politikalarını sürmektedirler .Avrupa Devletlerinin üzerimizde oynadığı oyunlar sürdükçe bu iddialarda sürücekti

 

 

 

 

KAYNAKÇA

1-ERMENİ SORUNUNDAKİ ÇIKAR ODAKLARI,GÜRBÜZ EVREN,ÜMİT YAYINCILIK,ANKARA ,2000

2-ERMENİ DOSYASI, KAMURAN GÜRÜN,TÜRK TARİH KURUMU,ANKARA,1983

3-ERMENİ SORUNU REHBERİ,KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI,2001

4-ERMENİ İDDİALARIVE GERÇEKLER,DR.HÜSAMETTİN YILDIRIM,ANKARA,2000

5-İngiliz DIŞİŞLERİ ARŞİVİ,FO,424/46,SAYFA 205-266, NO:336

6-ESAT URAS,TARİHTE ERMENİLER VE ERMENİ MESELESİ,ANKARA,1950,GENİŞLETİLMİŞ 2. BASKI ,BELGE YAYINEVİ,İstanbul,1987

7-İSMET BINARK ,DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRÜ YAZISINDAN

8-BİLAL ŞİMŞİR, ERMENİ PROPAGANDASININ AMERİKA BOYUTU ÜZERİNE ,TARİH BOYUNCA TÜRKLERİN ERMENİ TOPLUMU İLE İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ,Erzurum ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI,1985,ANKARA ,SAYFA 81,39

9)PİERRE LOTİ,MUNTSAR TÜRKİYE ,SAYFA 15,AKTARAN NECDET KURDAKUL

10-T.C. BAŞBAKANLIK ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ OSMANLI ARŞİVİ BOA.HR.SYS.KR.1328.İÇ.NR.3,24 ŞUBAT 1847

11-PASDERMADJİN, SAYFA 290 /KAMURAN GÜRÜN ERMENİ DOSYASI ,SAYFA 31

12-NEJAT GÖYNÜÇ,OSMANLI İDARESİNDE ERMENİLER ,GÜLTEPE YAYINLARI 1983,SAYFA 44

13-WWW.ERMENİ.GEN.TR

14-WWW.KULTUR.GOV.TR

15-WWW.NETWORK54.COM

16-WWW.OSMANLİ.ORG.TR

17-WWW.KHO.EDU.TR

18-WWW.KULTUR.GOV.TR/MAKALELER

 

 

 

 


Etiketler: Ülkeler vardır, isimlerini üzerinde yaşayan milletlerden almışlardır. Bunun yanında öyle ülkeler vardır ki coğrafya ve bu coğrafyanın tarihsel birikimi nedeniyle, üzerinde yaşayan milletlerin asıl isimleri unutulmuş ve bulundukları coğrafyanın ismiyle,


  Kategori: Ödevler

  Tarih: 20.4.2011 16:51:13

  Hit: 1323

  Yorum: 0

2739 kişi tarafından toplam 8270 puan verildi


Buraya Ait Yorumlar:

     Buraya Ait Yorum Bulunamadı!

Yorum Ekleme Formu:

 * Adınız Soyadınız : 

 * E-Mail Adresiniz : 

 * Yazıyla İlgili Yorumunuz : 

 * Güvenlik Kodu : 

Kelebek Hakkında

Kelebekhakkımda bilgi almak istiyorsan önce arkadaşım olmalısın

Kelebek'nın Sayfası - Kelebek'ya Mesaj Gönder

 Kelebek'nın Diğer Bilgileri

İsim: .
Yer: Türkiye/İstanbul
Cinsiyet: Bay
Medeni Hal: Bekar
Meslek: memur
Yazdığı Yazı Sayısı: 159
Yapılan Yorum Sayısı: 0

Kelebek'nın Son Yazdığı Yazılar

» Casus yunuslar gelecek savaşlarda rol oynayacak!
Ukrayna ordusunun gizli birimi casus yunuslar bomba kurma, mayın bulma ve deniz altı saldırıları ile Rusya tarafından yoğun ilgi görüyor. Ukrayna'nın casus yunusları ve fokları Kremlin emirleri altında yüzerek Rusya'ya iltica olduğu ortaya çıktı. S

Dünya'dan Haberler - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Başkasının işine karışmaz
eki, başkasından hamile kalmana kocan kızmadı mı

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Neden beyaz neden siyah..
Öğretmen derste anlatıyordu: - "Gelinler nikah töreninde neden beyaz giyer, bilir misiniz? Çünkü bu onun en mutlu günüdür

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Niye zehirleyeyim ki?
Bak karıcığım, ben ölmek üzereyim. Ölmeden önce sana bir itirafta bulunacağım. Seni aldattım, hem de bu evde senin yatağında

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Duvar
Kudüs'e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir musevinin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini farketmiş

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evlenirken neredeydin?
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evli gibi
Tren kompartımanında üst yatakta yatan adam tam dalıp gitmek üzereydi ki, alt yatakta yatan orta yaşlı kadının sesi duyuldu:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Eczacı baba
Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Sıraya geç
Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder; önde giden köpekli bir adam, arkasında iki tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam. Tuhafına gider

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evli adam bekar adam
Bir düğün sofrasında bir bekar, bahtsızlığına hayıflanıyor:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Erkekler ve Kadınlar
Yeryüzündeki herkes ölür ve Tanrı'nın huzuruna çıkarlar... Tanrı der ki

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

YASAL UYARI: 3.144.100.138 ip adresiyle defa ziyaret ettiğiniz sitemizde; 13 üyemiz tarafından 141 kategoride toplam 865 konu açılmış olup, bu konulara 4 mesajla, 14 yorum yapılmıştır; Sitemiz bir forum sitesi olduğundan kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay almadan anında siteye yazabilmektedir. 5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir. 5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi iletişim Formunu Doldurarak bize iletebilirsiniz, ilgilerinizden dolayı teşekkür ederiz.

© Copyright 2010 , www.kaybandi.com Tüm Hakları Saklıdır