Hoşgeldiniz! Kontrol panelinize erişmek için;
GİRİŞ YAPIN veya ÜYE OLUN

Bugün
22.12.2024 06:47:57

Yazılar Arşivinde Arayın:

Ziyaretçilerimize duyrulur / Artık sizde yazılarınızı yorumlarınızı yayınlayabileceksiniz, sitemize ücretsiz üye olarak sizlerde yazılarınızı paylaşabilirsiniz göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz |

Kelebek |

CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATI

Yeni Türk Edebiyatı araştırmalarında öteden beri kullanılan “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” terimini, kendi içinde tam bir bütünlüğe sahip bir edebiyat sürecini veya başlangıcı ve sonu belli bir edebiyat dönemini ifade eden bir adlandırma gibi düşünmemek gerekir. Edebî değişmeden çok siyasî ve sosyal değişmeyi ifade eden bu terim, birçok edebiyat tarihinde veya edebiyat araştırmasında Tanzimat’tan sonra başlayan “Yeni Türk Edebiyatı”nın büyük bir alt döneminin adı olarak, Cumhuriyet’in ilânından günümüze kadar gelen yaklaşık en yıllık bir süreçte ortaya çıkan edebî hareket, kişilik ve olguları ifade etmek için kullanılır. Tam bir edebî adlandırma olmasa da bu döneme “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” denmesinin yine de anlamlı ve geçerli bir tarafı vardır. Gerçekten de Cumhuriyet’in 1923’te ilânından sonra Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen devrimler ve bu devrimler doğrultusunda ortaya çıkan büyük sosyal, siyasî ve kültürel değişme, edebiyatımızı büyük ölçüde şekillendirmiş, varlığına önceki dönemlerden farklı bir yön ve biçim vermiştir.

Yine de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, edebiyatımızda Tanzimat’tan sonra başlayan modernleşme akımının son ve en büyük halkası veya atılımı olmaktan başka türlü ele alınamaz. Başka deyişle bu edebiyatın oluşumunda Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde ortaya çıkan yeni edebiyat hareketlerinin ihmal edilemez bir yeri vardır.

Bilindiği gibi edebiyatımızda yenileşme, Tanzimat Fermanı’nın 1839’da ilânından yaklaşık yirmi yıl sonra başlamıştı. Yeni şiir ilkin Şinasi’nin 1856’dan itibaren Mustafa Reşit Paşa için yazdığı kasidelerle başlamış, modern tiyatronun ilk eseri yine Şinasi‘nin 1859’da yazdığı Şair Evlenmesi olmuş, roman türünün ilk örneğini de Şemsettin Sami, 1872’de yayımladığı Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat’la vermişti.

Böylece başlayan Yeni Türk Edebiyatında Şinasi ve Namık Kemal’in eserleriyle gelen yeni fikir ve görüşler, Abdülhak Hamit’in şiirde denediği yeni şekiller, çeşitli yollardan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatına sızarak daha modern ve ileri fikir veya şekillere ulaşmışlardır. Modern roman ve tiyatro türleri de yine bu dönemde basit örnekler halinde de olsa kendini göstermiş ve bu türler, daha sonraki dönemlerde gelişerek üstün örneklerini Cumhuriyet Dönemi edebiyatında bulmuşlardır.

1896-1901 yıllarında edebiyatımıza hakim olan Servet-i Fünûn edebî anlayışının büyük temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil, romana has bir dil oluşturmuş ve yazdığı Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu gibi eserler, bu türün zirve eserleri olarak Cumhuriyet’ten sonra sürekli hatırlanmış ve örnek alınan modeller olmuştur. Kısa hikâyenin de onun usta kaleminden çıkan eserlerle ayrı bir edebî tür haline geldiği söylenebilir. Servet-i Fünun’un ünlü şairi Tevfik Fikret ise şiirinde dile getirdiği fikirler, özellikle yeni insan fikrî ve istibdat karşısındaki duruşuyla Cumhuriyet döneminde sık sık hatırlanmıştır.

II. Meşrutiyet yıllarında gelişen edebî hareketlerin ise Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında elbette daha büyük etkileri olmuştur. 1910-1912 arasında kendini gösteren Fecr-i Âti grubunun en önemli ismi olan Ahmet Haşim’in izlenimci ve yer yer sembolik bir karakter gösteren parıltılı şiiri, Cumhuriyet devri şairlerinde büyük bir hayranlık uyandırmış ve 1926’da Piyale adlı şiir kitabının yayımı geniş yankılara yol açmıştır. “Halis şiir” ya da “saf şiir” yolundaki anlayışıyla Haşim’e yakın bir çizgide duran Yahya Kemal’in 1921’de çıkan Dergâh’ta dile getirdiği şiir ve edebiyat konusundaki görüşleri -ki bu görüşler “mektepten memlekete dönen edebiyat” formülüyle özetlenebilir- birçok Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı üzerinde derin izler bırakmıştır. Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in şiirleri, Cumhuriyet devrinde şairler için ya örnek alınan ya da aşılması hedeflenen, başka deyişle her iki şekilde de önemsenen şiir modelleri olmuştur.

1911 nisanında Selânik’te çıkan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip’in (Yöntem) hikâye, şiir ve makaleleriyle başlayan sade dile ve eski Türk tarihine dönüş hareketi Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı üzerinde daha yaygın ve kalıcı izler bırakmıştır. 1914’ten sonra birçok ismin katılımıyla daha da genişleyen ve bazı araştırmacıların ifadesiyle bir “Millî Edebiyat Akımı” haline gelen bu hareket, bir yandan İslâm öncesi Türk tarihine, bir yandan da halk edebiyatı ve folklora yönelişiyle adeta Cumhuriyet döneminin ilk devresindeki edebiyatın bir çeşit programını ortaya koymuştu. II. Meşrutiyet döneminin ideologu olan Ziya Gökalp’ın daha sonra Atatürk devrimlerinde de etkili olan fikir ve teklifleri ve bunların yanı sıra “tehzip” fikrine uygun olarak halk masal ve destanlarını modernize etme yolundaki denemeleri, modern edebiyatın halk edebiyatıyla yakınlaşmasına ve birçok noktada birleşmesine yol açmıştı. Bu denemelerin yanı sıra 1914’ten sonra yoğunlaşan aruz-hece tartışmalarının önemli bir sonucu olarak aruz vezni terk edilmeye yüz tutmuş, Orhan Seyfi (Orhon), Enis Behiç (Koryürek), Halit Fahri (Ozansoy) ve Faruk Nafiz (Çamlıbel) gibi genç şairler; Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Şair ve Büyük Mecmua adlı dergilerde hece vezniyle birçok şiir yayımlamışlar ve bu şairler, artık Mütareke yıllarında “Hece Şairleri” olarak adlandırılmaya başlamışlardı. II. Meşrutiyet’in sonunda ve Mütarekede oldukça yaygın bir şöhret kazanan, sonradan edebiyat tarihlerinde “Beş Hececiler” veya “Hecenin Beş Şairi” olarak değerlendirilen bu şairlerin şiir birikimi, Cumhuriyet döneminin ilk devresinin şiirinde özellikle vezin ve dil açısından önemli bir zemin oluşturur.

Tanzimat’tan sonra Yeni Türk Edebiyatının iki ana çizgide yürüdüğü söylenebilir. Bunlardan birisi Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve Hamit’in eserlerinde beliren romantik edebiyat çizgisi, diğeri de Beşir Fuat’ın tesiriyle Nabizade Nazım, Sami Paşazade Sezai ve Hüseyin Rahmi’nin (Gürpınar) eserlerinde beliren gerçekçi (realist) edebiyat çizgisi. Tanzimat döneminde peşpeşe ortaya çıkan bu iki ana çizgi, Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde gerçekçi edebiyat tekniklerinin yine de ağır bastığı bir senteze ulaşmakla birlikte, II. Meşrutiyet döneminde yeniden bir ayrışmaya uğramıştır. Romantik çizgi, izlenimci ve yarı sembolist bir çizgiye dönüşerek Fecr-i Ati yıllarında özellikle Ahmet Haşim’de ve kısmen Yahya Kemal’de devam etmiş; gerçekçi çizgi ise Mehmet Emin (Yurdakul) ve Mehmet Akif’in (Ersoy) şiirlerinde ve Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile Refik Halit’in (Karay) hikâyelerinde daha baskın bir şekilde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu iki çizgi daha sonra Cumhuriyet döneminde hem şiirde hem de hikâye, roman ve tiyatroda dönem dönem çeşitli değişmelere uğra kendini gösterir ki bu duruma yeri geldiğinde işaret edilecektir.

Böylece önceki edebiyat dönemlerinden şekil, dil ve fikir bakımından bazı özellikleri devralan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının oluşumunda, elbette ki Cumhuriyet’in ilânından sonra gerçekleştirilen büyük siyasî, toplumsal ve kültürel değişmenin daha yaygın ve esaslı bir rolü vardır. Devam eden bazı çizgilere rağmen bu edebiyatın geçmişin edebiyatından çok farklı bir şekilde oluşmasında, Atatürk ilke ve devrimleri kuşkusuz büyük ölçüde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu bakımdan Cumhuriyet dönemi şiir, hikâye, roman ve tiyatrosundaki gelişmelerin ayrıntısına girmeden önce yeni bir şekilde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısıyla edebiyat arasındaki ilişkiyi ana çizgiler halinde ortaya koymak yerinde olacaktır.

Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra kuracağı yeni devletin yapısını hızla şekillendirmeye başlayan Atatürk, Birinci Büyük Millet Meclisinin kararlarına dayanarak 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırır ve 29 Ekim 1923’te de yeni devletin ve rejimin temeli olan Cumhuriyet’i ilân eder. Arkasından 3 Mart 1924’te hilâfet kurumu kaldırılır. Aynı tarihte Tevhid-i Tedrisat Kanununun kabulüyle medreseler, arkasından gene bir kanunla 25 Kasım 1925’te tekke, zaviye ve türbeler kapatılır. 11 Nisan 1928’de de anayasada lâik doğrultuda bazı değişiklikler yapılır. Bütün bunlar İslâmcı bir dünya görüşünün çatısı altında toplanmış çok milletli bir siyasî yapıdan millî ve üniter bir yapıya geçişi gerçekleştiren düzenlemelerdir. Her biri başlı başına bir devrim niteliği taşıyan bu büyük yapısal değişmeler, toplumda İslâmcı ve Osmanlıcı görüşlerin büyük ölçüde önünü keser, mistik ve tasavvufî eğilimlere de büyük ölçüde set çekerek birçok aydın ve yazarın dünyaya bakış tarzı veya hayat felsefesinde köklü değişmelere yol açarlar.

 Cumhuriyet Dönemi Edebiyatını fikrî açıdan çok etkileyen ve yönlendiren bu düzenlemelerin yanı sıra 3 Kasım 1928’de gerçekleştirilen harf devrimi, yeni kurulan devletin geçmişe ait kültürel değerlerle ilişkisini büyük ölçüde keserek yüzünü tamamen batıya ya da Lâtin alfabesi yoluyla batıdan gelen etkilere çevirmesine yol açar.

Böylece lâik yoldan gelecek etkilere, daha doğru bir ifadeyle aklın ve modern bilimin ve Avrupaî sanatın etkilerine kapılarını tamamen açan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde edebiyat açısından önemli bir başka değişme de 13 Ekim 1923’te kabul edilen bir kanunla devletin merkezinin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasıdır. Bu değişme, edebiyatımızın içerik, dil ve biçim bakımından halk edebiyatına ve folklora yönelmesinde ve uzun bir süre boyunca Anadolu coğrafyası ve insanını temel bir konu olarak ele almasında önemli bir rol oynamıştır.

10 Nisan 1931’de Türk Ocaklarının kapatılması ve bu kurumun yerine 19 Şubat 1932’de halkevlerinin açılması da Anadolu ve Anadolu insanının öncelikle ele alınmasında rol oynayan diğer bir toplumsal ve kültürel değişmedir. Ocakların kapatılarak halkevlerinin açılması, bir anlamda da o zamana kadar edebiyatımız üzerinde etkili olan Turancı görüşlerin hızının kesilmesine yol açmıştır.

Bunlardan başka 1931 haziranında bir yandan Türk Tarihi Tedkik Cemiyetinin, 1932 temmuzunda da Türk Dili Tedkik Cemiyetinin kurulması, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının fikir dünyasının şekillenmesinde ve özellikle dil anlayışının değişmesinde çok önemli roller oynamış olan iki büyük olaydır. Daha sonra Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna dönüşen bu dernekler, sık sık düzenledikleri kurultaylarda Türk tarihi ve Türk dilinin çeşitli problemlerini tartışmışlar, Atatürk’ün çoğuna bizzat katıldığı bu tartışmalarda bir yandan “Türk tarih tezi” ve “güneş-dil teorisi” oluşturulurken bir yandan da Türkçe’nin özleştirilmesi ve aslî kaynaklarına döndürülmesi yolunda radikal adımlar atılmıştır. Bu tarih tezini ve güneş dil teorisini kısaca şöyle özetleyebiliriz: Türkler Moğollar gibi sarı ırktan olmayıp Arî ırka mensupturlar ve kökleri milâttan 9000 yıl önceye, hatta daha önceki dönemlere gitmektedir. Türk dili dünyadaki diğer büyük diller üzerinde etkili olmuştur. Dilin kökünde tabiatın gücü vardır ve insan ilk gücünü güneşten, dolayısıyla dil de ilk gücünü güneşten almıştır. Türk tarihi Osmanlı’yla başlamamıştır, Türk milleti Osmanlı ve İslâm öncesinde kurduğu 18 devletle siyasî varlığını çok önceden ispatlamıştır. Osmanlı Devleti, yanlış idaresiyle çok eski çağlardan beri bir medeniyete sahip olan Türklere zarar vermiştir. Bu bakımdan Türk’ün siyasî ve kültürel kimliğinde Osmanlılığı esas almak yanlıştır.

Tarih ve dil alanlarında ortaya atılan bu görüşler, daha sonraki yıllarda farklı gelişme çizgileri izlemekle birlikte, özellikle Atatürk ve İnönü dönemlerinde yazılan birçok şiir, tiyatro ve romanda çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Estetik değeri az olmakla birlikte bu yoldaki eserler, sayı itibariyle oldukça fazladır.

Atatürk ve İnönü dönemlerinde ateşli bir millî dava halinde heyecanla sürdürülen dilde millî kaynaklara veya halk kaynağına dönme ya da “Öztürkçecilik” hareketi, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında kuşkusuz daha somut sonuçlar doğurmuştur. Bu hareket sonucunda dilden ve tabiî edebî eserlerin dilinden Arapça, Farsça kökenli unsurlar atılırken, halk deyim ve ifadeleri edebiyata geniş ölçüde girmiş ve böylece edebî dil büyük bir değişmeye uğramıştır. Ancak bu hareket, bir yandan da şair ve yazarların ilhamını dar bir kelime kadrosu içinde sıkıştırmak ve bireysellik imkânını azaltmak gibi olumsuz sonuçları da beraberinde getirmiştir.


Böylece geçmişten gelen bazı çizgiler ve ondan daha fazla da Cumhuriyet’in ilânından sonra görülen siyasî, toplumsal ve fikrî değişmelerle şekillenen Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında elbetteki batıda ortaya çıkan edebiyat ve fikir akımlarının da sürekli ve kalıcı etkileri olmuştur. Daha sonra yeri geldikçe değineceğimiz bu etkiler, yüzünü tamamen batıya çeviren yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür politikaları doğrultusunda edebiyatımızda gitgide artan bir seyir izlemektedir.

en yıllık tarihine bir bütün olarak baktığımızda Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, büyük bir çeşitlilik gösteren çok zengin ve dinamik bir edebiyattır. Birçok edebî türde verilmiş çok sayıda eser ve eserlerdeki değişmeler, bu edebî dönemin belli başlıklar altında sınıflandırılıp değerlendirilmesini adeta imkânsız bir hale getirir. Tasnif ve değerlendirmeyi zorlaştıran başka bir olgu da bazı ortak hareket ve modaların görülmesine rağmen, edebî kişiliklerin çoğu zaman bunların önüne geçmiş olması, başka bir deyişle Servet-i Fünûn edebiyatında olduğu gibi şair ve yazarlar arasında ortak bir çalışmanın yokluğu ve birçok yazarın şöhretini tek başına yapmış olmasıdır.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında siyasî ve toplumsal değişmelere bağlı olarak bazı önemli değişmeler görülmekle birlikte, edebî değişmeleri yalnızca bu etkenlerle açıklamak ve değerlendirmek mümkün değildir. Edebî değişmede siyasî ve toplumsal olayların önemli bir rolü olmakla birlikte, batıdan gelen edebî etkilerin ve ayrıca tekrara düşmesi ve yeniliğini yitirmesi dolayısıyla edebiyatımızın kendi içinden gelen değişme ihtiyacının da rolü vardır. Gerçekten de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında siyasî ve toplumsal değişmeler, edebî etkiler ve türlerin kendi tarihiyle ilgili nedenler dolayısıyla şiir, hikâye, roman ve tiyatro türlerinde hem kronoloji hem de nitelik açısından farklı çizgilerde seyreden gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan edebiyatı 1923-1940 arası, 1940 sonrası veya 1940-1960 arası, 1960 sonrası ve 1980 sonrası gibi siyasî değişmelere bağlı yuvarlak yirmi yıllık dilimlere bölmek, özellikle türler dikkate alındığında her zaman anlamlı ve tutarlı sonuçlar vermemektedir.

Biz bu konuda söyleyeceklerimizi daha sağlam bir zemine oturtabilmek için tür fikrini esas alacak ve türlerdeki değişme ve gelişmeleri vermeye çalışan bir yol izleyeceğiz. Böylece her türde ortaya çıkan belli başlı çizgileri, belirgin edebî kişiliğiyle eserlerine damgalarını vurmuş bağımsız yazarları ve belli başlı eserlerini değerlendirmeye calışacağız. 

       

 


Etiketler: Yeni Türk Edebiyatı araştırmalarında öteden beri kullanılan “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” terimini, kendi içinde tam bir bütünlüğe sahip bir edebiyat sürecini veya başlangıcı ve sonu belli bir edebiyat dönemini ifade eden bir adlandırma gibi düşünmem,


  Kategori: Ödevler

  Tarih: 20.4.2011 16:16:10

  Hit: 1177

  Yorum: 0

2378 kişi tarafından toplam 7176 puan verildi


Buraya Ait Yorumlar:

     Buraya Ait Yorum Bulunamadı!

Yorum Ekleme Formu:

 * Adınız Soyadınız : 

 * E-Mail Adresiniz : 

 * Yazıyla İlgili Yorumunuz : 

 * Güvenlik Kodu : 

Kelebek Hakkında

Kelebekhakkımda bilgi almak istiyorsan önce arkadaşım olmalısın

Kelebek'nın Sayfası - Kelebek'ya Mesaj Gönder

 Kelebek'nın Diğer Bilgileri

İsim: .
Yer: Türkiye/İstanbul
Cinsiyet: Bay
Medeni Hal: Bekar
Meslek: memur
Yazdığı Yazı Sayısı: 159
Yapılan Yorum Sayısı: 0

Kelebek'nın Son Yazdığı Yazılar

» Casus yunuslar gelecek savaşlarda rol oynayacak!
Ukrayna ordusunun gizli birimi casus yunuslar bomba kurma, mayın bulma ve deniz altı saldırıları ile Rusya tarafından yoğun ilgi görüyor. Ukrayna'nın casus yunusları ve fokları Kremlin emirleri altında yüzerek Rusya'ya iltica olduğu ortaya çıktı. S

Dünya'dan Haberler - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Başkasının işine karışmaz
eki, başkasından hamile kalmana kocan kızmadı mı

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Neden beyaz neden siyah..
Öğretmen derste anlatıyordu: - "Gelinler nikah töreninde neden beyaz giyer, bilir misiniz? Çünkü bu onun en mutlu günüdür

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Niye zehirleyeyim ki?
Bak karıcığım, ben ölmek üzereyim. Ölmeden önce sana bir itirafta bulunacağım. Seni aldattım, hem de bu evde senin yatağında

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Duvar
Kudüs'e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir musevinin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini farketmiş

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evlenirken neredeydin?
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evli gibi
Tren kompartımanında üst yatakta yatan adam tam dalıp gitmek üzereydi ki, alt yatakta yatan orta yaşlı kadının sesi duyuldu:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Eczacı baba
Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Sıraya geç
Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder; önde giden köpekli bir adam, arkasında iki tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam. Tuhafına gider

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Evli adam bekar adam
Bir düğün sofrasında bir bekar, bahtsızlığına hayıflanıyor:

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

» Erkekler ve Kadınlar
Yeryüzündeki herkes ölür ve Tanrı'nın huzuruna çıkarlar... Tanrı der ki

Evlilik/Flört - Kelebek'ın Diğer Yazıları

YASAL UYARI: 13.58.103.70 ip adresiyle defa ziyaret ettiğiniz sitemizde; 13 üyemiz tarafından 141 kategoride toplam 865 konu açılmış olup, bu konulara 4 mesajla, 14 yorum yapılmıştır; Sitemiz bir forum sitesi olduğundan kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay almadan anında siteye yazabilmektedir. 5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir. 5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi iletişim Formunu Doldurarak bize iletebilirsiniz, ilgilerinizden dolayı teşekkür ederiz.

© Copyright 2010 , www.kaybandi.com Tüm Hakları Saklıdır